TUTUKLAMA TEDBİRİNE GENEL BAKIŞ
Genel
Olarak Koruma Tedbirleri
Koruma tedbirleri, ceza muhakemesinin gecikmeksizin
yapılabilmesini, uyuşmazlığın konusunu oluşturan somut olaya uygun bir karar
verilebilmesini ve verilen kararın uygulanabilmesini sağlamaya yönelik
tedbirlerdir.
Söz
konusu tedbirler ceza muhakemesi yönünden sadece bir araçtır; dolayısıyla
geçicidir. Nitekim bunlar esas itibariyle ceza muhakemesinin zarar görmesi
tehlikesi olduğu durumlarda ve bu tehlike devam ettiği sürece uygulanır.
Alınan
koruma tedbiri ile işlendiği iddia oluna suç arasında oran bulunmalıdır. Alınan
tedbir işlendiği iddia olunan suç karşısında haklı, dengeleyici nitelikte
olmalıdır. iddia ve suçun ağırlığı tedbirin haklılığını gerektirmelidir.
Koruma
tedbirleri kişinin özgürlük ve dokunulmazlığına, can ve mal güvenliğine özel
yaşamına ilişkin bir takım ağır müdahaleler olduğundan uygulanmaları için kural
olarak hakim veya mahkemenin kararı gerekir. Ancak gecikmesinde sakınca olan
hallerde C.Savcısının da kararı yeterli olabilir; fakat bu kararın hakimin
onayına sunulması gerekir.
Tutuklama,
henüz kesin bir kararla mahkûm olmadan yargıç kararına dayanılarak, şüpheli
veya sanığın kişi özgürlüğünden mahrum edilmesidir. Tutuklama ancak ceza
muhakemesinin amaçları, gerçeklerin ortaya konması ve kararların uygulanması
yönünden zorunlu olan hallerde başvurulabilen bir tedbirdir(AY m. 19.f,3)
Tutuklama
aslında istisnai bir koruma tedbiridir. Koruma tedbirleri içinde en ağır
olanıdır; çünkü kişi özgürlüğünü kaybetmektedir.Bu nedenle bu tedbire
zorunluluk varsa başvurulacaktır.
Tutuklamaya
ancak yargıç karar verebilir. (AY m. 19.f,3) (CMK. m.101). Bu kuralın istisnası
yoktur.
Tutuklamanın
şartları üç başlık altında toplanabilir.
1-Tutuklamanın
en genel şartı, sanığın suçu işlediğine dair hakkında kuvvetli suç şüphesi
bulunmalıdır. Kuvvetli şüphenin anlamı günlük hayat deneyimleri ve eldeki
delillere göre şüphelinin suçu işlediğinin kesin gibi olmasıdır.
2-Tutuklamanın
ikinci şartı bir tutuklama nedeninin bulunmasıdır.
3-Tutuklamanın
diğer bir şartı ise,şüphelinin işlendiği iddia olunan suç için öngörülen ceza
ile tutuklama oranında bir oranın varlığıdır.
Tutuklama Nedenleri;
1-Şüphelinin
ya da sanığın hareketlerine ilişkin nedenler: Bunlardan birincisi şüpheli veya
sanığın tutuklanmaması halinde kaçacak, saklanacak olmasıdır. İkincisi ise
şüpheli veya sanığın davranışlarıyla delilleri yok etme, veya değiştirme
girişiminde olmasıdır. Keza tanık,mağdur veya başkaları üzerinde (bilirkişi,
uzman vs) baskı yapmaya kalkmasıdır.Bu iki halde de şüpheli veya sanığın
bunları yaptığına dair kuvvetli şüphe sebepleri bulunmalıdır.
2-Suçun
Ağırlığına ilişkin sebepler: Kanun , Türk ceza mevzuatında ağır suçların
şüpheli veya sanık tarafından işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebepleri
varsa tutuklama nedeni var saymıştır.Bu suçlar (CMK m. 100.f,3) de şu şekilde
sayılmıştır:
a)
26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Soykırım ve
insanlığa karşı suçlar (Madde 76, 77, 78),
2. Kasten öldürme
(Madde 81, 82, 83),
3. (Ek bent:
06/12/2006 - 5560 S.K.17.md) Silahla işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra
3, bent e) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87),
4. İşkence (Madde 94,
95)
5. Cinsel saldırı
(birinci fıkra hariç, Madde 102),
6. Çocukların cinsel
istismarı (Madde 103),
7. (Ek bent:
06/12/2006 - 5560 S.K.17.md) Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148,
149),
8. Uyuşturucu veya
uyarıcı Madde imal ve ticareti (Madde 188),
9. Suç işlemek
amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, Madde 220),
10. Devletin
Güvenliğine Karşı Suçlar (Madde 302, 303, 304, 307, 308),
11.
Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (Madde 309, 310, 311,
312, 313, 314, 315),
b)
10.7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler
Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (Madde 12) suçları.
c)
18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci Maddesinin (3) ve
(4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu.
d)
10.7.2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve
hapis cezasını gerektiren suçlar.
e)
21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun
68 ve 74 üncü Maddelerinde tanımlanan suçlar.
f)
31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu Maddesinin dört ve
beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları.
(CMK.100.f,3)
hükmü, listede yer alan suçlarda tutuklama kararı verilemesini zorunlu
kılmamaktadır. Bu suçların soruşturma ve kovuşturmasında da tutuklama kararı
verilebilmesi için, öncelikle, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren
deliller olmalıdır. Tutuklama tedbiri, her durumda yargıç ya da mahkeme
tarafından takdir edilen bir tedbirdir. Hakim şüpheliyi tutuklamak zorunda
değildir. Hakimin tutuklama takdir yetkisinin dört sınırı vardır bunlar:
kuvvetli şüphe, delilleri karartma veya kaçma ihtimalli, orantılılık ve suçun
ağırlığıdır. Bu dört ilke yoksa hakim tutuklama kararı vermeyecektir.
Sanığın
işlediği suç adli para cezasını gerektiren bir fiil veya üst sınırı bir yıldan
fazla olmayan hapis ise sanık hakkında tutuklama kararı verilmeyecektir. Ancak
şüpheli veya sanık adli kontrol altına alınabilecektir.
05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Ceza ve Davaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un 96. maddesiyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesinin dördüncü fıkrası değiştirilerek, hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararının verilemeyeceği öngörülmüştür. Böylece, tutuklama tedbiri yasağına konu olacak suçlarla ilgili hapis cezasının üst sınırı bir yıldan iki yıla taşınmıştır. İsabetli bir düzenlemedir. Ancak CMK m.100/3’de yer alan katalog suç uygulamasının kaldırılmaması hatalı olmuştur. Çünkü bu hüküm, maalesef uygulamada otomatik tutuklamanın bir gerekçesi olarak kabul edilmektedir.
Tutuklama Kararı ve Usulü
Soruşturma evresinde tutuklama kararı kural olarak savcının
talebi üzerine sulh ceza yargıcı tarafından verilir( CMK m. 101 f,)1.Kovuşturma
evresinde ise yetkili ve görevli mahkeme resen ya da talep üzerine sanığı
tutuklayabilir.(CMK 101, f,1.)
Tutuklama
kararı mutlaka gerekçeli olmalıdır. Gerekçede kararın verilmesini gerektiren
hukuki ve fiili nedenler ayrıntılı olarak açıklanmalıdır. Ayrıca adli kontrol
uygulanmayışının hukuki ve fiili sebepleri de açıklanmalıdır.
Tutuklama
istenildiğinde mecburi müdafilik söz konusu olur.Buna göre şüpheli veya sanık
kendisinin seçeceği veya baro tarafından görevlendirilecek bir müdafiin
yardımından yararlanacaktır (CMK m 101 f,,3).Tutuklamanın tartışıldığı
oturumlarda mutlaka müdafii bulunmalı ve görüşü alınmalıdır.
Tutukluluğun Yakınlara Bildirimi
Tutuklamadan
ve tutuklamanın uzatılmasına ilişkin her karardan tutuklunun bir yakınına veya
belirlediği bir kişiye, hâkimin kararıyla gecikmeksizin haber verilir. Ayrıca,
soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla, tutuklunun tutuklamayı bir
yakınına veya belirlediği bir kişiye bizzat bildirmesine de izin verilir.
Şüpheli veya sanık yabancı olduğunda tutuklanma durumu, yazılı olarak karşı
çıkmaması halinde, vatandaşı olduğu devletin konsolosluğuna bildirilir.
Tutuklananın Nakli
Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden diğer bir yere nakledilen kişilere, kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı hâllerinde kelepçe takılabilir. (CMK M93)
Çocuk Koruma Kanunu, çocukların
kollarına kelepçe, zincir vb aletler vurulamayacağını öngörmektedir (ÇÇK m.118)
Tutuklulukta Geçecek Süre
Tutuklama ağır bir tedbirdir. Tutuklunun geleceği hakkında ister mahkumiyet ister beraat şeklinde olsun bir an önce karar verilmesinde yarar vardır.
Tutuklama ağır bir tedbirdir. Tutuklunun geleceği hakkında ister mahkumiyet ister beraat şeklinde olsun bir an önce karar verilmesinde yarar vardır.
Ağır
ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde(Asliye ve Sulh ceza mahkemesi)
tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde
gerekçeleri gösterilerek altı ay daha uzatılabilir.
Ağır
ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır.
Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi
toplam üç yılı geçemez.
Şüpheli
veya sanığın tutuklama kararının kaldırılmasını talep etmesi: Şüpheli veya
sanık, yetkili ve görevli yargılama makamından, soruşturma ve kovuşturma
evrelerinin her aşamasında salıverilmeyi isteyebilir.( CMK m103 f b1 m104 f1)
Yargılama
makamı savcının, şüphelinin, sanığın veya müdafiinin görüşünü aldıktan sonra 3
ün içinde istemin kabulüne reddine veya adli kontrol uygulanmasına karar
verir.(CMK105).Kararlara karşı itiraz olunabilir.( CMK m 105, 267)
Tutukluluğun İncelenmesi
Soruşturma
evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük
süreler itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda,
Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından 100 üncü Madde
hükümleri göz önünde bulundurularak karar verilir. Tutukluluk durumunun
incelenmesi, yukarıdaki fıkrada öngörülen süre içinde şüpheli tarafından da
istenebilir. Savcı tutukluluk halinin devamına ihtiyaç görmediği gibi adli
kontrol de istemiyor ise şüpheliyi resen serbest bırakma yetkisine
sahiptir(.CMK 103 f.2)
Hâkim
veya mahkeme, tutukevinde bulunan sanığın tutukluluk hâlinin devamının gerekip
gerekmeyeceğine her oturumda veya koşullar gerektirdiğinde oturumlar arasında
ya da birinci fıkrada öngörülen süre içinde de re'sen karar verir.
Mahkemeler
tutuklu dosyaları 30 günden fazla bir süreye erteleyemezler.
Tutuklama Kararına veya Tutukluluğa İlişkin Kararlara İtiraz
İtirazın
kararın öğrenildiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie
verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt katibine
beyanda bulunmak suretiyle yapılması gerekir (CMK 268 m.1).Soruşturma evresinde
verilen tutuklama kararına ve tutuklamanın devamı kararına şüpheli, müdafii,
şüphelinin yasal temsilcisi ve eşi tarafından itiraz edilmesi mümkündür (CMK m
260 f1 m 262.)
İtirazı
incelemeye yetkili merciler aşağıda gösterilmiştir:
Sulh
ceza hakiminin kararlarına yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları
asliye ceza mahkemesi hakimine aittir.
Sulh
ceza işleri, asliye ceza hakimi tarafından görülüyorsa itirazı inceleme yetkisi ağır
ceza işlerini gören mahkeme başkanına aittir.
Asliye ceza mahkemesi hakimi tarafından verilen kararlara yapılacak itirazların incelenmesi yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine yapılır.
Hâkim
kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz
yoluna gidilebilir. Soruşturma evresinde verilen tutuklama kararına ve
tutuklamanın devamı kararına şüpheli, müdafii, şüphelinin yasal temsilcisi ve
eşi tarafından itiraz edilmesi mümkündür (CMK. m 260. f,1, m,262.)Asliye ceza mahkemesi hakimi tarafından verilen kararlara yapılacak itirazların incelenmesi yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine yapılır.
CMK’nın
101 maddesinin 2 fıkrasında tutuklamaya, tutuklamanın devamına ve tahliye
isteminin reddine ilişkin kararlardan söz edildikten sonra 5. fıkrasında bu
kararlara itiraz edilebileceği belirtildiğinden, bu kararlara karşı itiraz
edilebilecek ancak mahkemenin vermiş olduğu tutuklama kararının geri alınması
ve sanığın salıverilmesi kararına karşı itiraz edilemeyecektir.
Tutuklama Kararının Yerine Getirilmesi:
Tutuklama kararı üzerine tutulan kişi tutukevine
konulur. Kadınlar, çocuklar ve gençler ayrı ayrı yerlerde barındırılırlar.
Tutuklunun tutukevinde çalışması mümkündür ancak buna mecbur tutulamaz. Savcı
soruşturma evresinde ve kovuşturma evresinde mahkeme, tutuklunun ziyaretçi
kabulünü ve haberleşmesini yasaklayabilir veya kısıtlayabilir. Ancak Tutuklunun
müdafii ile olan haberleşmesine engel olunamaz bu husus da kısıtlamalar
konulamaz.
ÇOCUKLARLA İLGİLİ
ÖZEL HÜKÜMLER
Çocuk
adalet sisteminin en önemli prensiplerinden biri özgürlüğü kısıtlayan tedbir ve
cezaların son çare olmasıdır (Çocuk Adalet Sisteminin Uygulanması Hakkında
Birleşmiş Milletler Asgari Standart (Pekin (Beijing)) Kuralları 13). Bu ilke
bizim mevzuatımızda Çocuk Koruma Kanunu 20. maddesinde yer almıştır. BM Çocuk
Hakları Komitesi, Beijing Kuralları’nın 17. kuralına dayalı olarak özgürlüğün
kısıtlanmasına başvurulmasının son çare olabilmesi için uygulanması gereken
esasları şöyle belirlemektedir: “Çocuğun kişisel özgürlüğüne getirilecek
kısıtlamalar çok dikkatli bir incelemeden sonra konulmalı ve bu kısıtlamaların
mümkün olduğu kadar az olmasına özen gösterilmelidir. Özgürlükten yoksun
bırakma, suçun başka bir kişiye yönelik ciddi bir saldırı niteliğinde bulunması
veya çocuğun ciddi suç işlemeyi itiyat haline getirmiş olması halleri dışında
verilmemelidir. Çocuğun yararı çocuklara ilişkin davalarda yol gösterici ilke
olmalıdır...” (BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme Uygulama El Kitabı, UNICEF 2007
sf. 582).Koşullu salıverilme süresinin hesaplanmasında, hükümlünün “onbeş”
yaşını dolduruncaya kadar infaz kurumunda geçirdiği bir gün, iki gün olarak
dikkate alınır. Tutukluluk ta geçirilen sürenin mahkumiyet süresinden
düşürülmesinde de bu kurala dikkat etmek gerekir (CGTİK 107/5).Tutuklama
talebinin ÇKK 30/son maddesi gereğince çocuk büro savcılığında yapılması gerekmektedir,
Ancak gecikmesinde sakınca olan hallerde genel yetkili Cumhuriyet savcıları
tarafından tutuklama talep edilebilecektir.
Çocuk
Koruma Kanunu 21.maddeye göre on beş yaşını doldurmamış çocuklar hakkında üst
sınırı beş yılı aşmayan hapis cezasını aşmayan hapis cezasını gerektiren
fiillerden dolayı tutuklama kararı verilemez.
Çocuk Koruma Kanunu, çocukların kollarına kelepçe, zincir vb aletler vurulamayacağını öngörmektedir (ÇÇK m.118)
SONUÇ: Tutuklama kararı, kişinin
özgürlük hakkına hukuk yoluyla da olsa, tecavüz niteliği taşıdığı, adil
yargılanma hakkı ile doğrudan ilişkili olan, ceza değil bir önlem, kural değil
bir istisna olduğundan son derece dikkatli verilmesi gereken yargı
kararlarındandır. Tutuklamanın çerçevesi Anayasa , CMK ve uluslararası
sözleşmelere çizilmiştir. Tutuklamanın koşulları iç hukuka göre CMK 100.
maddede sayılmıştır. Bu maddeye göre tutuklama kararı verilebilmesi için;
kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular ve tutuklama nedeni olması
gerekmektedir. Tutuklama nedenleri, kaçma, saklanma, tanık mağdur üzerinde
baskı yapma riskleridir.
CMK.
m 100.f,3 maddesinde tutuklama nedeni olarak katalog suçlara yer verilmiştir.
Uygulamada kuvvetli şüphenin varlığı halinde ve şüphelinin işlediği iddia
olunan suçun katalog suçlardan olması durumunda, şüphelinin kaçma saklanma,
mağdur ve tanıklar üzerinde baskı yapma gibi risk koşulları üzerinde ne yazık
ki durulmamaktadır. Hatta çoğu zaman katalog suçların varlığı tek başına
tutuklama sebebi olarak görülmektedir. Bu durum Anayasa’ya ve AİHS ‘nin
tutuklama ile ilgili hükümlerine aykırılık teşkil etmektedir.
Yine
hem Anayasa’da hem de CMK’ da, hâkimlerin ve savcıların tutuklama istemlerinde,
hukuki nedenler ve gerekçelerin gösterilmesi zorunlu kılınmıştır. Kaçma,
saklanma gibi soyut olasılıklara itibar edilemeyeceği gibi bu olasılıkları
somut ve fiili olarak destekleyen koşulların varlığı somut olayda mutlaka
aranmalıdır. Tutuklama kararında, şüpheliye yüklenen fiil ve suç açıkça
yazılmalıdır, deliller açıklanmalıdır, kuvvetli suç şüphesini ve bir tutuklama
nedeninin varlığını doğrulayan olgular kararda belirtilmedir. Ayrıca adli
kontrolün yetersiz kaldığını gösterecek hukuki ve fiili nedenlere de yer
verilmesi gerekirken uygulamada yer verilmemektedir.
Çocuk adalet sisteminin en önemli prensiplerinden biri özgürlüğü kısıtlayan tedbir ve cezaların son çare olmasıdır.Bu nedenle çocuklara yönelik özgürlüğü kısıtlayan tutuklama teddbirine en son çare olarak başvurulması temennimdir.
Av.Dilrüba KAYI
Av.Dilrüba KAYI