14 Nisan 2013 Pazar

Türk Ceza Hukukunda Tutuklama Tedbiri ve Çocuklara ilişkin Özel Hükümler

TUTUKLAMA TEDBİRİNE GENEL BAKIŞ
 Genel Olarak Koruma Tedbirleri 
Koruma tedbirleri, ceza muhakemesinin gecikmeksizin yapılabilmesini, uyuşmazlığın konusunu oluşturan somut olaya uygun bir karar verilebilmesini ve verilen kararın uygulanabilmesini sağlamaya yönelik tedbirlerdir.
Söz konusu tedbirler ceza muhakemesi yönünden sadece bir araçtır; dolayısıyla geçicidir. Nitekim bunlar esas itibariyle ceza muhakemesinin zarar görmesi tehlikesi olduğu durumlarda ve bu tehlike devam ettiği sürece uygulanır.
Alınan koruma tedbiri ile işlendiği iddia oluna suç arasında oran bulunmalıdır. Alınan tedbir işlendiği iddia olunan suç karşısında haklı, dengeleyici nitelikte olmalıdır. iddia ve suçun ağırlığı tedbirin haklılığını gerektirmelidir.
Koruma tedbirleri kişinin özgürlük ve dokunulmazlığına, can ve mal güvenliğine özel yaşamına ilişkin bir takım ağır müdahaleler olduğundan uygulanmaları için kural olarak hakim veya mahkemenin kararı gerekir. Ancak gecikmesinde sakınca olan hallerde C.Savcısının da kararı yeterli olabilir; fakat bu kararın hakimin onayına sunulması gerekir.
Tutuklama, henüz kesin bir kararla mahkûm olmadan yargıç kararına dayanılarak, şüpheli veya sanığın kişi özgürlüğünden mahrum edilmesidir. Tutuklama ancak ceza muhakemesinin amaçları, gerçeklerin ortaya konması ve kararların uygulanması yönünden zorunlu olan hallerde başvurulabilen bir tedbirdir(AY m. 19.f,3)
Tutuklama aslında istisnai bir koruma tedbiridir. Koruma tedbirleri içinde en ağır olanıdır; çünkü kişi özgürlüğünü kaybetmektedir.Bu nedenle bu tedbire zorunluluk varsa başvurulacaktır.
Tutuklamaya ancak yargıç karar verebilir. (AY m. 19.f,3) (CMK. m.101). Bu kuralın istisnası yoktur.
Tutuklamanın şartları üç başlık altında toplanabilir.
1-Tutuklamanın en genel şartı, sanığın suçu işlediğine dair hakkında kuvvetli suç şüphesi bulunmalıdır. Kuvvetli şüphenin anlamı günlük hayat deneyimleri ve eldeki delillere göre şüphelinin suçu işlediğinin kesin gibi olmasıdır.
2-Tutuklamanın ikinci şartı bir tutuklama nedeninin bulunmasıdır.
3-Tutuklamanın diğer bir şartı ise,şüphelinin işlendiği iddia olunan suç için öngörülen ceza ile tutuklama oranında bir oranın varlığıdır.
Tutuklama Nedenleri;
1-Şüphelinin ya da sanığın hareketlerine ilişkin nedenler: Bunlardan birincisi şüpheli veya sanığın tutuklanmaması halinde kaçacak, saklanacak olmasıdır. İkincisi ise şüpheli veya sanığın davranışlarıyla delilleri yok etme, veya değiştirme girişiminde olmasıdır. Keza tanık,mağdur veya başkaları üzerinde (bilirkişi, uzman vs) baskı yapmaya kalkmasıdır.Bu iki halde de şüpheli veya sanığın bunları yaptığına dair kuvvetli şüphe sebepleri bulunmalıdır.
2-Suçun Ağırlığına ilişkin sebepler: Kanun , Türk ceza mevzuatında ağır suçların şüpheli veya sanık tarafından işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebepleri varsa tutuklama nedeni var saymıştır.Bu suçlar (CMK m. 100.f,3) de şu şekilde sayılmıştır:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (Madde 76, 77, 78),
2. Kasten öldürme (Madde 81, 82, 83),
3. (Ek bent: 06/12/2006 - 5560 S.K.17.md) Silahla işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent e) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87),
4. İşkence (Madde 94, 95)
5. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, Madde 102),
6. Çocukların cinsel istismarı (Madde 103),
7. (Ek bent: 06/12/2006 - 5560 S.K.17.md) Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149),
8. Uyuşturucu veya uyarıcı Madde imal ve ticareti (Madde 188),
9. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, Madde 220),
10. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (Madde 302, 303, 304, 307, 308),
11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (Madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
b) 10.7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (Madde 12) suçları.
c) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci Maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu.
d) 10.7.2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
e) 21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü Maddelerinde tanımlanan suçlar.
f) 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu Maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları.
(CMK.100.f,3) hükmü, listede yer alan suçlarda tutuklama kararı verilemesini zorunlu kılmamaktadır. Bu suçların soruşturma ve kovuşturmasında da tutuklama kararı verilebilmesi için, öncelikle, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren deliller olmalıdır. Tutuklama tedbiri, her durumda yargıç ya da mahkeme tarafından takdir edilen bir tedbirdir. Hakim şüpheliyi tutuklamak zorunda değildir. Hakimin tutuklama takdir yetkisinin dört sınırı vardır bunlar: kuvvetli şüphe, delilleri karartma veya kaçma ihtimalli, orantılılık ve suçun ağırlığıdır. Bu dört ilke yoksa hakim tutuklama kararı vermeyecektir.
Sanığın işlediği suç adli para cezasını gerektiren bir fiil veya üst sınırı bir yıldan fazla olmayan hapis ise sanık hakkında tutuklama kararı verilmeyecektir. Ancak şüpheli veya sanık adli kontrol altına alınabilecektir.

 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Ceza ve Davaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un 96. maddesiyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesinin dördüncü fıkrası değiştirilerek, hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararının verilemeyeceği öngörülmüştür. Böylece, tutuklama tedbiri yasağına konu olacak suçlarla ilgili hapis cezasının üst sınırı bir yıldan iki yıla taşınmıştır. İsabetli bir düzenlemedir. Ancak CMK m.100/3’de yer alan katalog suç uygulamasının kaldırılmaması hatalı olmuştur. Çünkü bu hüküm, maalesef uygulamada otomatik tutuklamanın bir gerekçesi olarak kabul edilmektedir.

Tutuklama Kararı ve Usulü
Soruşturma evresinde tutuklama kararı kural olarak savcının talebi üzerine sulh ceza yargıcı tarafından verilir( CMK m. 101 f,)1.Kovuşturma evresinde ise yetkili ve görevli mahkeme resen ya da talep üzerine sanığı tutuklayabilir.(CMK 101, f,1.)
Tutuklama kararı mutlaka gerekçeli olmalıdır. Gerekçede kararın verilmesini gerektiren hukuki ve fiili nedenler ayrıntılı olarak açıklanmalıdır. Ayrıca adli kontrol uygulanmayışının hukuki ve fiili sebepleri de açıklanmalıdır.
Tutuklama istenildiğinde mecburi müdafilik söz konusu olur.Buna göre şüpheli veya sanık kendisinin seçeceği veya baro tarafından görevlendirilecek bir müdafiin yardımından yararlanacaktır (CMK m 101 f,,3).Tutuklamanın tartışıldığı oturumlarda mutlaka müdafii bulunmalı ve görüşü alınmalıdır.

Tutukluluğun Yakınlara Bildirimi
Tutuklamadan ve tutuklamanın uzatılmasına ilişkin her karardan tutuklunun bir yakınına veya belirlediği bir kişiye, hâkimin kararıyla gecikmeksizin haber verilir. Ayrıca, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla, tutuklunun tutuklamayı bir yakınına veya belirlediği bir kişiye bizzat bildirmesine de izin verilir. Şüpheli veya sanık yabancı olduğunda tutuklanma durumu, yazılı olarak karşı çıkmaması halinde, vatandaşı olduğu devletin konsolosluğuna bildirilir.

Tutuklananın Nakli 

Yakalanan veya tutuklanarak bir yerden diğer bir yere nakledilen kişilere, kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı hâllerinde kelepçe takılabilir. (CMK M93)
Çocuk Koruma Kanunu, çocukların kollarına kelepçe, zincir vb aletler vurulamayacağını öngörmektedir (ÇÇK m.118)
Tutuklulukta Geçecek Süre

 Tutuklama ağır bir tedbirdir. Tutuklunun geleceği hakkında ister mahkumiyet ister beraat şeklinde olsun bir an önce karar verilmesinde yarar vardır.
Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde(Asliye ve Sulh ceza mahkemesi) tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek altı ay daha uzatılabilir.
Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.
Şüpheli veya sanığın tutuklama kararının kaldırılmasını talep etmesi: Şüpheli veya sanık, yetkili ve görevli yargılama makamından, soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında salıverilmeyi isteyebilir.( CMK m103 f b1 m104 f1)
Yargılama makamı savcının, şüphelinin, sanığın veya müdafiinin görüşünü aldıktan sonra 3 ün içinde istemin kabulüne reddine veya adli kontrol uygulanmasına karar verir.(CMK105).Kararlara karşı itiraz olunabilir.( CMK m 105, 267)
Tutukluluğun İncelenmesi
Soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından 100 üncü Madde hükümleri göz önünde bulundurularak karar verilir. Tutukluluk durumunun incelenmesi, yukarıdaki fıkrada öngörülen süre içinde şüpheli tarafından da istenebilir. Savcı tutukluluk halinin devamına ihtiyaç görmediği gibi adli kontrol de istemiyor ise şüpheliyi resen serbest bırakma yetkisine sahiptir(.CMK 103 f.2)
Hâkim veya mahkeme, tutukevinde bulunan sanığın tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceğine her oturumda veya koşullar gerektirdiğinde oturumlar arasında ya da birinci fıkrada öngörülen süre içinde de re'sen karar verir.
Mahkemeler tutuklu dosyaları 30 günden fazla bir süreye erteleyemezler.
Tutuklama Kararına veya Tutukluluğa İlişkin Kararlara İtiraz
İtirazın kararın öğrenildiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle yapılması gerekir (CMK 268 m.1).Soruşturma evresinde verilen tutuklama kararına ve tutuklamanın devamı kararına şüpheli, müdafii, şüphelinin yasal temsilcisi ve eşi tarafından itiraz edilmesi mümkündür (CMK m 260 f1 m 262.)
İtirazı incelemeye yetkili merciler aşağıda gösterilmiştir:
Sulh ceza hakiminin kararlarına yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları asliye ceza mahkemesi hakimine aittir.
Sulh ceza işleri, asliye ceza hakimi tarafından görülüyorsa itirazı inceleme yetkisi ağır ceza işlerini gören mahkeme başkanına aittir.

Asliye ceza mahkemesi hakimi tarafından verilen kararlara yapılacak itirazların incelenmesi yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine yapılır.
Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir. Soruşturma evresinde verilen tutuklama kararına ve tutuklamanın devamı kararına şüpheli, müdafii, şüphelinin yasal temsilcisi ve eşi tarafından itiraz edilmesi mümkündür (CMK. m 260. f,1, m,262.)
CMK’nın 101 maddesinin 2 fıkrasında tutuklamaya, tutuklamanın devamına ve tahliye isteminin reddine ilişkin kararlardan söz edildikten sonra 5. fıkrasında bu kararlara itiraz edilebileceği belirtildiğinden, bu kararlara karşı itiraz edilebilecek ancak mahkemenin vermiş olduğu tutuklama kararının geri alınması ve sanığın salıverilmesi kararına karşı itiraz edilemeyecektir.
Tutuklama Kararının Yerine Getirilmesi: 
Tutuklama kararı üzerine tutulan kişi tutukevine konulur. Kadınlar, çocuklar ve gençler ayrı ayrı yerlerde barındırılırlar. Tutuklunun tutukevinde çalışması mümkündür ancak buna mecbur tutulamaz. Savcı soruşturma evresinde ve kovuşturma evresinde mahkeme, tutuklunun ziyaretçi kabulünü ve haberleşmesini yasaklayabilir veya kısıtlayabilir. Ancak Tutuklunun müdafii ile olan haberleşmesine engel olunamaz bu husus da kısıtlamalar konulamaz.

ÇOCUKLARLA İLGİLİ ÖZEL HÜKÜMLER
Çocuk adalet sisteminin en önemli prensiplerinden biri özgürlüğü kısıtlayan tedbir ve cezaların son çare olmasıdır (Çocuk Adalet Sisteminin Uygulanması Hakkında Birleşmiş Milletler Asgari Standart (Pekin (Beijing)) Kuralları 13). Bu ilke bizim mevzuatımızda Çocuk Koruma Kanunu 20. maddesinde yer almıştır. BM Çocuk Hakları Komitesi, Beijing Kuralları’nın 17. kuralına dayalı olarak özgürlüğün kısıtlanmasına başvurulmasının son çare olabilmesi için uygulanması gereken esasları şöyle belirlemektedir: “Çocuğun kişisel özgürlüğüne getirilecek kısıtlamalar çok dikkatli bir incelemeden sonra konulmalı ve bu kısıtlamaların mümkün olduğu kadar az olmasına özen gösterilmelidir. Özgürlükten yoksun bırakma, suçun başka bir kişiye yönelik ciddi bir saldırı niteliğinde bulunması veya çocuğun ciddi suç işlemeyi itiyat haline getirmiş olması halleri dışında verilmemelidir. Çocuğun yararı çocuklara ilişkin davalarda yol gösterici ilke olmalıdır...” (BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme Uygulama El Kitabı, UNICEF 2007 sf. 582).Koşullu salıverilme süresinin hesaplanmasında, hükümlünün “onbeş” yaşını dolduruncaya kadar infaz kurumunda geçirdiği bir gün, iki gün olarak dikkate alınır. Tutukluluk ta geçirilen sürenin mahkumiyet süresinden düşürülmesinde de bu kurala dikkat etmek gerekir (CGTİK 107/5).Tutuklama talebinin ÇKK 30/son maddesi gereğince çocuk büro savcılığında yapılması gerekmektedir, Ancak gecikmesinde sakınca olan hallerde genel yetkili Cumhuriyet savcıları tarafından tutuklama talep edilebilecektir.
Çocuk Koruma Kanunu 21.maddeye göre on beş yaşını doldurmamış çocuklar hakkında üst sınırı beş yılı aşmayan hapis cezasını aşmayan hapis cezasını gerektiren fiillerden dolayı tutuklama kararı verilemez.
Çocuk Koruma Kanunu, çocukların kollarına kelepçe, zincir vb aletler vurulamayacağını öngörmektedir (ÇÇK m.118)

Yine Tutuklama kararı üzerine tutulan kişi tutukevine konulur. Kadınlar, çocuklar ve gençler ayrı ayrı yerlerde barındırılırlar.
SONUÇ: Tutuklama kararı, kişinin özgürlük hakkına hukuk yoluyla da olsa, tecavüz niteliği taşıdığı, adil yargılanma hakkı ile doğrudan ilişkili olan, ceza değil bir önlem, kural değil bir istisna olduğundan son derece dikkatli verilmesi gereken yargı kararlarındandır. Tutuklamanın çerçevesi Anayasa , CMK ve uluslararası sözleşmelere çizilmiştir. Tutuklamanın koşulları iç hukuka göre CMK 100. maddede sayılmıştır. Bu maddeye göre tutuklama kararı verilebilmesi için; kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular ve tutuklama nedeni olması gerekmektedir. Tutuklama nedenleri, kaçma, saklanma, tanık mağdur üzerinde baskı yapma riskleridir.
CMK. m 100.f,3 maddesinde tutuklama nedeni olarak katalog suçlara yer verilmiştir. Uygulamada kuvvetli şüphenin varlığı halinde ve şüphelinin işlediği iddia olunan suçun katalog suçlardan olması durumunda, şüphelinin kaçma saklanma, mağdur ve tanıklar üzerinde baskı yapma gibi risk koşulları üzerinde ne yazık ki durulmamaktadır. Hatta çoğu zaman katalog suçların varlığı tek başına tutuklama sebebi olarak görülmektedir. Bu durum Anayasa’ya ve AİHS ‘nin tutuklama ile ilgili hükümlerine aykırılık teşkil etmektedir.
Yine hem Anayasa’da hem de CMK’ da, hâkimlerin ve savcıların tutuklama istemlerinde, hukuki nedenler ve gerekçelerin gösterilmesi zorunlu kılınmıştır. Kaçma, saklanma gibi soyut olasılıklara itibar edilemeyeceği gibi bu olasılıkları somut ve fiili olarak destekleyen koşulların varlığı somut olayda mutlaka aranmalıdır. Tutuklama kararında, şüpheliye yüklenen fiil ve suç açıkça yazılmalıdır, deliller açıklanmalıdır, kuvvetli suç şüphesini ve bir tutuklama nedeninin varlığını doğrulayan olgular kararda belirtilmedir. Ayrıca adli kontrolün yetersiz kaldığını gösterecek hukuki ve fiili nedenlere de yer verilmesi gerekirken uygulamada yer verilmemektedir.
Çocuk adalet sisteminin en önemli prensiplerinden biri özgürlüğü kısıtlayan tedbir ve cezaların son çare olmasıdır.Bu nedenle çocuklara yönelik özgürlüğü kısıtlayan tutuklama teddbirine en son çare olarak başvurulması temennimdir.
Av.Dilrüba KAYI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder